American Dream

| |
Şan, şöhret, para, pul... Bana asla bunlar denk gelmez demiyeceğim. Hayır elbette gelebilir. Kim bilir belki bir gün kafam saksı düşer, anlaşılır birşeyler yazarım ve birirlerinin hoşuna gider. Belki çok önemli biri arabasıyla beni ezer. Ya da bir laf eder ortalağın tozunu attırırım. Olur mu olur. Bir ihtimal...

İhtimaller gerçeğe dönüşsün istiyorsak çabalarız. Bunlar bizim tutkularımızdır. "Tutku", aman tanrım ne ayıp bir kelime. Hele bu tutkular ailenizin isteklerinin önüne geçiyorsa...

Biz küçükken çok şımarmayalım diye her istediğimiz alınmadı.
Biz küçükken çok şımarmayalım diye her istediğimizi yapamadık.
Biz küçükken çok şımarmayalım diye her şeyi düşünemedik, bir arzuya bağlanamadık.

Biz büyüyünce zarar görmeyelim diye herşeyden korktuk. Kediden, köpekten, kuştan, arkadaşlarımızdan, otları kesen, apartmanları boyayan amcalardan... Ağaçlardan, hatta daha önce görmediğimiz çiçeklerden, otlardan... Kesin zehirlidir diye ağaçların meyvalarından...

Biz büyünce zarar görmeyelim diye herşeyden men edildik. Gece dışarı çıkmaktan, erkek arkadaş edinmekten, bisikletle evden çok uzaklaşmaktan, tanımadığımız hatta tanıdığımız insanların arabasına binmekten, arkadaşlarımızda kalmaktan...

En yakın arkadaşımla biraz haya kuralım dedik. Aslında bir çok hayallerimiz var. Ama özellikle ben öyle vahim bir durumdayım ki hayallerimle hedeflerim tamamen birbirlerinden farklılar. Ucundan tutacağım her hayal hedeflerime zıt adımlar atıyor. Aslında olmak istediğim değil, olmamı istedikleri insan olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum. Tek kurtuluşu bu dalda da insanlığa faydalı ve çok büyük olmakta bulmuşum, bu gayenin peşinde koşturuyorum.

Ve gençlik elden çok hızlı bir şelikde gidiyor. Tamam hala gencim ama çok ufağım diyemiyorum artık. Ne yaşımı eskiden hayal ettiğim olgunlukta yaşayabiliyorum ne de yapmak istediklerimin onda birini yapcak cesaret ya da çocukluğu kendimde bulabiliyorum. Bu kadar umutsuz muyum? Hayır, elbette değil. Aslında çok umutluyum. Kendi açımdan da yapamayacağım hiçbir şey yok. Bir inek kadar cesurum. Ben küçükken inekler bana çok büyük gelirlerdi.

Bütün bu karamsarlığımın içinden çenemi bir süre kapatmaya ne mi yeter? Bir tatil... Ben hiç çook uzaklara kendi başıma hiçbirşey yapmamaya gidemedim. Hayattan en çok biraz olsun özgür kalabilmeyi isterdim. Aslında en çok bunu istemem ama eminim bunu da çok isterim.

Evet güzel leydim, siz malesef güzel Baudalino kadar şanslı değilsiniz. Ne size herkesi sevme hakkı tanındı, ne sevdiğiniz birşey için elinizde olandan vazgeme hakkı. Her gün günle güzel ruhunuz aydınlanmalı ve her günün sonunda gecenin şerri ile beraber karanlık yüreğinizi kaplamalı. Unutmayın leydim, zevk en büyük günahtır.

Ve son olarak leydim size bir öneride bulunacağım. Kaçın, kurtulun. Arkada kalanları düşünmeyin. Bu başkaldırınızı hazmedemeyip hasta olacak sevgili validenize ben bakarım. Bu nankörlüğünüz yüzünden sizden nefret edecek sevgili kız kardeşinizin de peşinize düşmemesi için elimden geleni yaparım. Eminim arkadaşlarınız da bunu anlamayacaklardır. En iyisi telefonunuzu da evde bırakın. İnanın sadece biraz yalnız kalabilmek, atılmak istediğiniz birkaç küçük macera tüm hayatınızı terketmeye değer. Hem böylece belanızı bulur, vefasızlığınızı ve kalpsizliğinizi pekiştirmiş olursunuz. İmza: vefanıza sahip olmaya nail olamamış sadık kulunuz stephan.

Hadi şimdi git gidebilirsen.

Ve bir dosta not: Eğer gelmezsen öfkeli melekler seni bana getireceklerdir.

1 yorum:

Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.