Nothing's like it appears

| |
Birbirimizle daha çok zaman geçirebilsek, birbirimize karşı daha sabırlı olabilsek keşke. Kendimize de aynı zaman ve özeni gösterebilsek, dinleyebilsek içimizden geçen sesleri. Hayatı soluk soluğa yaşayalım, her kaçanı yakalayalım derken, nelerin üstüne basıp geçiyoruz bir görebilsek.

Pişman olmaya da vakit bulamıyoruz. Mutsuz değiliz sanıyoruz bu yüzden fakat, mutlu da olamıyoruz. Uyuyup dinleniriz sanıyoruz, rüya bile göremeyecek kadar meşgul bedenimizi ve ruhumuzu yalnızca ertesi güne hazırlıyoruz.

İnsanların kıyameti için bir çok şey yazılır. Ben pek araştırmam, bilmem bu konuları. Yalnız bir arkadaşım, kıyamete yaklaştıkça günler kısalacak, 24 saat insanlara yetemez olacak demişti. Günlerin, saatlerin farklı bir hızla koşturduğu yok da, hayat sadece bana 36 saatlik günleri tanısın diyen çok.

Eskiden acılarıyla, pişmanlıklarıyla büyürmüş insanlar, şimdilerde eğlencenin peşinde yıprattığımız bedenlerimiz olgun gösteriyor, aslında hiç büyüyemeyen bizleri.

1 yaş büyüdüm diye getirmedim bunları aklıma. Zaman bu yaşıma kadar bana hep çok iyi davrandı. Elbette zaman tutarsız, yazgı değişken. Ama, insanın aklına yaşamadan gelmiyor böyle şeyler. Bazen de okumadan.

Neyse, ilişkilerimize ve kendimize zaman ayıramıyoruz, bir çok şeye vakit bulamıyoruz. Belki ilahi kıyamet böyle yaklaşacak, ama bundan önce insanlar kendi kıyametlerini yaratmadan önce en azından bazı konulara zaman tanımalılar diye düşünüyorum. Ve de bunda hiç haksız değilim.

2 yorum:

Müge Yılmaz dedi ki...

Çok haklısın , güzel dile getirmişsin prinsisim :)

sickprincess dedi ki...

:)